TÜRKİYE ARI YETİŞTİRİCİLERİ MERKEZ BİRLİĞİ BAŞKANI ZİYA ŞAHİN’İN 2025 YILI BAL MALİYETİ BASIN AÇIKLAMASI
BASIN TOPLANTISININ GÖRÜNTÜ LİNKİ
Bugün burada yalnızca maliyetleri değil, Türkiye arıcılığının geleceğini, kırsal kalkınmadaki yerini ve gıda politikalarındaki hayati rolünü konuşmak istiyoruz.
Türkiye olarak, flora varlığı ve arı ırk ve ekotipleri açısından gen merkezi konumundayız. Aynı zamanda; 8,9 milyon koloni varlığımız ve 95 bin tonluk bal üretimimizle dünya sıralamasında ikinci sırada yer alıyoruz. Bu büyük bir başarı gibi görünse de, bugün sizlerle paylaşacağım veriler, arıcılığın bu potansiyeli sürdürebilme konusunda ciddi risklerle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Arıcılık, ülkemizde yalnızca bir meslek değil; aynı zamanda bitkisel üretimin sigortası, biyolojik çeşitliliğin teminatı, kırsal ekonominin temel taşıdır. Ancak bu kadar stratejik öneme sahip bir sektörün büyüyememesi, üretim ve üretici sayısının azalması yalnızca arıcıları değil; doğrudan tüm toplumu ve gıda sistemimizi etkiler.
Bizler yıllardır, arıcılık sektörü yeterince desteklenmediği takdirde sektörden kopuşların yaşanacağını ve sektörün küçüleceğini dile getiriyoruz. 2025 yılı verileri de, ne yazık ki bu kopuşun artık başladığını gösteriyor. Bu yıl geçtiğimiz yıla oranla; koloni sayımızda, arıcı sayımızda ve bal üretimimizde düşüş yaşandığını açıkça görüyoruz.
Destekleme politikalarına baktığımızda tarımın diğer alanlarında – örneğin bitkisel üretimde mazot, gübre, tohumluk; hayvancılıkta ise yem, aşı, yatırım gibi kalemlerde – çok yönlü destekler verildiğini görüyoruz. Ancak arıcılık ne yazık ki sadece kovan başı desteklemeyle sınırlı kalmış durumda.
Oysa arıcılık, yalnızca bir üretim faaliyeti değildir. Arıcılığın, gıda güvenliği, tozlaşma ve ekosistem dengesi açısından taşıdığı rol çok büyüktür. Gezginci arıcılığın bu süreçteki potansiyeli de son derece yüksektir. Ancak sektörümüz hala mazot desteğinden yoksundur.
Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği olarak bu yıl arıcılığı bilimle buluşturmak adına 8 adet bilimsel komisyon kurduk. Bu komisyonlardan biri olan Arıcılık Ekonomisi Komisyonumuz, 2025 yılına ilişkin süzme bal üretim maliyetlerini detaylı şekilde analiz etti ve bir rapor hazırladı. Maliyetler hazırlanırken, nakliye, besleme, işçilik, verim gibi birçok parametre dikkate alındı. Bugün bu verileri kamuoyuyla paylaşmak ve çözüm önerilerimizi sizlere sunmak istiyoruz.
Yapılan maliyet analizine göre, 2025 yılında 1 kg kır çiçeği balının ortalama üretim maliyeti 325 TL olarak hesaplanmıştır. Geçtiğimiz yıl kovan başına ortalama bal verimi 11 kg civarındayken, bu yıl mevsim koşullarının etkisiyle kovan başına 15–17 kg arasında bir verim beklenmektedir. Ancak verimdeki bu artış beklentisi, özellikle 100 koloni ve altı kapasiteye sahip küçük işletmelerde yaşanan maliyet baskısını hafifletmeye yetmemiştir. Bu işletmelerde 1 kg balın üretim maliyeti 355 TL’ye kadar çıkmaktadır. Piyasaya bakıldığında ise, 2025 yılı için öngörülen ortalama bal satış fiyatı yalnızca 230 TL seviyesindedir.
Bu veriler özellikle arıcılık sektörümüzün büyük bir kısmını oluşturan küçük işletmelerin sürdürülebilirliğinin tehlikede olduğunu göstermektedir.
Küçük ölçekli işletmelerimiz (100 kovan ve altı) üretim yaptıkça zarar etmektedir. Bu işletmelerin koloni başına ortalama 1.700 TL zarar ettiği hesaplanmıştır.
Türkiye’deki arıcılık işletmelerinin yaklaşık %70’i 100 koloni ve altı ölçekte faaliyet göstermektedir. Yani bu tablo, sektörün büyük kısmının sürdürülemez hale geldiğini ortaya koymaktadır.
Ancak arıcılık sektörünün yalnızca ekonomik değil, gıda güvenliği temelli bir krizle de karşı karşıya olduğunu belirtmek isterim. Bugün arıcılığın önündeki en büyük tehditlerden biri de baldaki taklit ve tağşiştir. Ekonomik açıdan bakıldığında da; taklit ve tağşişli bal; fiyatları düşürmekte, gerçek üreticiyi rekabet edememesine yol açmaktadır.
Tüketiciye sunulan bazı balların içerisine şeker şuruplarının eklenmesi ya da arı görmeden tamamen fabrikasyon şekilde bal üretimi yapılması, yalnızca tüketici sağlığını değil, emeğiyle üretim yapan gerçek arıcılarımızı da doğrudan mağdur etmektedir. Bu durum Tarım ve Orman Bakanlığı’nın da malumu olup; taklit ve tağşişle ilgili kamu nezdinde çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar için teşekkür ediyor, devamlılık sağlamasını sektörümüz adına talep ediyoruz.
Biz alın teriyle, bin bir emekle dağda, kırda, ovada bal üreten arıcılarımızın ürününün, merdiven altı üretimle aynı rafta satılmasına itiraz ediyoruz. Bu noktada hem tüketici bilincinin artırılması hem de denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Veriler çok açık:
• 2022’den bu yana süzme bal üretim maliyetleri, satış fiyatından daha hızlı artmıştır.
• 2024 ve 2025 yıllarında arıcının geliri negatife dönmüştür.
• İklim değişikliği gibi çeşitli sebeplerden, verimin düşmesi maliyetleri daha da artırmaktadır.
• Özellikle 300 kovanın altındaki işletmeler ciddi zarar etmektedir.
Bugün burada paylaştığımız veriler sadece bir maliyet hesabı değildir. Bunlar, binlerce üreticimizin yaşam mücadelesidir. Buradan kamuoyuna ve yetkililere açık bir çağrıda bulunmak istiyorum:
Arıcılığı yaşatmak için:
• Arıcının emeğini koruyacak, hakkaniyetli bir fiyat politikası oluşturulmalıdır.
• Küçük ve orta ölçekli arıcılarımız desteklenmelidir. Girdi maliyetlerini azaltan destekleme modelleri acilen uygulamaya konulmalıdır.
• Sözleşmeli arıcılık kamu eliyle yaygınlaştırılmalı, arıcının hakkı korunmalı, emeği güvence altına alınmalıdır.
• Üretimden tüketime arı ürünleri kayıtlı ve izlenebilir hale getirilmelidir.
• Yerli ırk ve ekotiplerimiz korunmalı, ıslah çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
• Arıcılık işletmelerindeki desteklemeler dizayn edilirken; çalışan desteği (hayvansal üretime verilen çoban desteği gibi) verilmelidir.
Arıcılık, yalnızca bal üretmek değildir. Arıcılık, tarımın sigortasıdır, biyoçeşitliliğin teminatıdır, kırsalda tutunmaya çalışan binlerce ailenin yaşam biçimidir. Ancak bugün geldiğimiz noktada, küçük işletmelerimiz üretimi sürdüremez hâle gelmiştir. Bu artık yalnızca bir üretici sorunu değil, ulusal düzeyde bir tarım ve gıda güvenliği meselesidir.
Unutmayalım ki,
Arı yoksa tarım da yoktur.
Eğer arıcılığımıza sahip çıkmazsak, sadece bal değil; meyve, sebze ve tarımsal üretimin tamamı tehlikeye girecektir. Bu vesileyle sizleri, tüm kamuoyunu ve yetkili kurumlarımızı arıcılığa sahip çıkmaya davet ediyor; üreticimizin sesine kulak vermeye çağırıyorum.
Katılımınız için teşekkür ediyorum.
NOT: ÖNCELİKLE TAB İŞBİRLİĞİ İLE SAHADAKİ VERİLER DOĞRUTUSUNDA BU RAPORU HAZIRLAYAN TAB ARICILIK EKONOMİSİ BİLİM KOMİSYONU ÜYELERİNE KIYMETLİ DESTEKLERİNDEN DOLAYI ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUZ.